ÇOK ÇOK ÖZEL BİR FIRSAT

Funda Teyzen’e harikulade dileğini ilet,

Senin için de dua etsin…

Bir derdin mi var?
Bir ihtiyaç, bir sıkıntı, veya BİR DİLEK?

Veya olmasını istediğin harikulade bir şey?

Tabii olmasını istediğin harikulade bir şey derken kastım HAYATIN 8 PARÇASINDA HAYIRLI, UĞURLU, FAYDALI BİR ŞEY.

Hayatın herhangi bir parçasına veya herhangi bir kimseye zarar veren bir şey değil.

Neden sorduğumu merak ediyorsan sevgili arkadaşım,

Yıllardır, ciddiyetle çalıştığım ve öğrendiğim çekim yasasında, 20 yıllık tecrübemle anladım ki, bizi hepimizi aslında anneannelerimizin dedelerimizin, veya ailemizde içtenlikle Allah’a sığınıp şükreden ve bizim için DUA eden kim varsa, işte onlar bizi duaları ile koruyorlar, çekim alanımızı kuvvetlendiriyorlar.  Yani bizler onun/onların duaları sayesinde korunuyoruz.

Onların hakkımızdaki duaları kesildiğinde işler sarpasarıyor.

Bazen bizim onlara yaptığımız cahil hareketler bu duanın kesilmesine sebep oluyor. Ne de olsa onlar da onurlu insanlar, ve bir saygısızlık ağırlarına giderse küstüm çiçeği gibi kapanabiliyorlar. Tabii genelde Allah’a sığınan kimseler çok affedici oluyor ama Allah bile çok affedici olmasına rağmen, önce bir özür istiyor değil mi sevgili arkadaşlarım?

Yani o büyüğümüz ne kadar anlayışlı olursa olsun, bizim özrümüz de elzem affedilmemizde, veya en azından o hatamızdan o saygısızlığımızdan vazgeçtiğimizin bir ipucu, hatta belli belirsiz bile olsa bir iması. :D :D

Bazen de biz şımarıklıkla, istemiyoruz senin duanı diyoruz. Ve o kişi duasına devam etse bile, biz ukalalıkla kapıları kapadığımız için, maalesef bize olaşamıyor o dualar, tabii yine Allah’ın istisnaları hariç.

Sevgili arkadaşım,

Ben de, dualarını benden hiç esirgemeyen anneanneme şükran borcumu, hem ona teşekkür ederek, hem de ondan aldığım bilgi, kuvvet ile, çekim yasası bilgimi birleştirip, SİZLER için bu Ramazan gününde dua ederek ödemek isterim.

Bu sebeple, EĞER İSTERSENİZ, eğer Allah’a sığınıp bakınca aklınız ve kalbiniz HEMFİKİR olursa, bana yazın.

Sıkıntıysa sıkıntı, dertse dert, hayatınızda bir büyüğünüzün sizin için dua etmesini istediğiniz ne varsa bana yazabilirsiniz.

Tabii dediğim gibi, dilek ve istekler hayatın 8 parçasına faydalı olduğu müddetçe dua edebilirim.

Ve bu teklifim, tabii ki sitemin üyesi olan arkadaşlarım için.

Çünkü onlar e-posta adresimi zaten biliyorlar. :D Burada ayrıca yazmak istemem, zaten yeterince spam geliyor. :D

Her bir sıkıntı grubu, her bir dert, her bir dilek için ayrı ayrı temizlik yapıp, ayrı ayrı dua etmek isterim.

** Bu bir Ramazan hediyesi ve takdir edersiniz ki kişiye özel dönüş yapmam mümkün değil.

Ama sizin için dua ettiğimi bilin ve sıkıntınız, inşallah geçtiği zaman, derdiniz bittiği zaman, dileğiniz gerçekleştiği zaman, beni unutmayın olur mu? E-postanızı kabul edebilmem için bu birinci şart.

** Lütfen aklınız ve kalbiniz hemfikir değilse boşuna yazmayın. Eğer sizin aklınız kalbiniz hemfikir değilse sadece büyüklerinizin edeceği dualarında, Allah’ın istisnaları hariç, bir kıymeti kalmıyor.

Lütfen SADECE ve SADECE aklınız kalbiniz hemfikirse, Funda Teyze’yi sizi seven bir büyüğünüz olarak görüyorsanız ve seviyorsanız yazın. Allah kalplerimizi biliyor. Hadi bir yazayım, nasıl olsa hiç bir işe yaramaz diye düşünüyorsanız, hiç yazmasanız daha iyi.

** Eğer bu konularda bir yazı yazmak veya teleseminerde temizlik yapmak gibi bir kapım açılırsa, isminiz ve yazdıklarınızın detayları bende sakli kalacak ama, benzer konuları birleştirerek herkesin hayrına olacak şekilde bir tavsiye vermek üzere dediğim gibi isminizi vermeden yazı yazabilirim, ama bana yazdığınız e-postada isminizi ve telefon numaranızı belirtmeniz gerekiyor, ki böylece olası dalga geçen, henüz basamaklarda çıkması mümkün olamamış insanlardan ben de kendimi ve emeklerimi koruyabileyim.

Sevgili arkadaşım, dilerim sen de içinde yaşadığımız bu evrenin değişmez yasalarını çok iyi öğrenir, ve şu an karşına çıkan bu harikulade fırsatı güzel değerlendirirsin.

Eğer geçmişte veya bugün senin için dua eden bir kimse yoksa, olmamışsa, veya varsa ama sen olur a, cahillikle veya zalimlikle küçümsemişsen, işte sana bir fırsat daha.

Funda Teyzen senin için, sana özel dua edecek, hem de hayırlı uğurlu bir Ramazan günü.

Allah hepimizin bizim için dua edenlerimizi arttırsın.

Allah’tan benim için de dua edecek insanlar diliyorum. :D

Ve tekrar anneanneme sonsuz sevgilerimi gönderiyorum.

Allah ondan razı olsun.

Çok çok sevgiler…

2k

 

 

2 Yorum

  • selda says:

    borçlarımın bitmesi, işlerimin düzene girmesi için dualarınızı bekliyorum

  • zeynep says:

    merhaba Funda Hanım Allahım sizden razı olsun ufak ufakta olsun Yüce Rabbim yardım ediyor ALLAHIMA şükür edyorum beni sizinle tanıştırdığı için .Kızım başka şehide okuyordu okul bitti ama yanımıza gelmek istemiyor babamızda çok tepki veriyor eve dönsün diye . kızımı nasıl ikna ederim biraz dikbaşlı Tekrar ediyorum .Allahım sizden razı olsun .Oğlumun azda olsa işleri yoluna girmeye başladı . Size ne kadar dua etsem az . benim ve eşimin maddisıkıntsı vardı Yüce rabbim mucize yarattı azda olsa bir miktar para geldi dileğim bu güzelliklerin devam etmesi ailece borçlarımızdan kurtulmak AMİN SEVGİ VE SELAMLAR DUALARINIZI HİSSEDİYORUM ÇOK ŞÜKÜR ÇOK ŞÜKÜR ÇOK ŞÜKÜR


Yorum


Sözsüz Şükredebilmek…

Bugün tüm okuyucularıma bir Ramazan hediyesi vermek isterim. :D

Geçtiğimiz Cumartesi, Maraton‘un 20. günü idi ve uygulayanlara harikulade mutluluklar ve farkındalıklar yaşatan bir maraton mesajını sizlerle de mutlulukla paylaşıyorum.

Ve dilerim gelecek maratonlarda, ve kurslarımda daha nicelerini yaşarsınız.

Biz söylemesek de Allah aklımızda da kalbimizde de ne varsa her şeyi olduğu gibi biliyor.

Allah’ın karşısına kalbimizde şükür hisleri ile çıktığımızda, aklımızda veya dilimizde hiç bir kelime olmasa dahi, kalbimizdeki o şükür hissi, iletişimlerin en güzelini sağlıyor.

************************************

Funda Teyze’nin Maraton 20. Gün yazısı:

Sevgili arkadaşlarım,

Bugün şükredeceğiz.

Evet biliyorum, her gün şükrediyoruz ama bugün daha bir özel olacak.

Oturduğunuz yerde, bir an gözünüzü kapatın.

Ve Allah’a sığının. Bunu içinizden içtenlikle ”Allah’ım sana sığınıyorum ben” diyerek yapıyoruz.

Ve ardından da oturduğunuz yeri hissedin, içinde bulunduğunuz odayı hissedin, üzerinizdeki kıyafetleri veya yanı başınızda, elinizin altında ne varsa.

Canlılığınızı hissedin, VE hayatta olduğunuz için sevinin. Allah’a sevinçle teşekkürle yönelin.

Bunu sözlerden ziyade hissederek yapın.

Sadece hissederek şükredin. Bilmem anlatabiliyor muyum? Söze dökme ihtiyacı veya telaşı duymadan, sevinç hissederek ve teşekkür hisleriyle Allah’a yönelin.

Bugün sözle değil, hisle şükredeceğiz Allah’a.

Varlığınız için.

Hayat için.

Anneniz babanız için. Onların sizin şu an burada ve şimdi hayatta olmanıza katkılarını düşünüp onlar için de hissederek şükredin.

Size bu şansı, fırsatı verdikleri için.

Ne şansı, ne fırsatı?

Burada ve şimdi, bu şükrü yaşayarak hissetmenin fırsatı.

Tüm ülkenizi, arkadaşlarınızı, öğretmenlerinizi de düşünün. Sizin burada olmanıza katkıları var hepsinin şöyle veya böyle.

Tüm insanlar da aynı şekilde.

Doğa da aynı şekilde. Bizi besliyorlar hayatta tutuyorlar, yaşatıyorlar.

Fiziksel evren de aynı şekilde.

Hava, su, taş, madenler….

Hepsi sanki sizi bir meyve veya sebze gibi büyütmüşler değil mi?

Kendinizi bir ürün, beslenip büyütülmüş ve bu ana getirilmiş bir ürün olarak görün.

Şu anki bu şükür hissinize sizi ulaştırdılar.

Ve evrenin de ötesinde, ruh var.

Yani sen.

Ve pek tabii, ben, o, ve hepimizin ayrı ayrı ruhları.

Ve bizi yaratan Allah var bunun da üzerinde.

Bizi koruyan, bize yardım eden, sığınabileceğimiz bir varlık.

Sen de hayatının 8 parçası için, her biri için sevinç hisset.

Varolduğun için, hepsinin değerini bilebildiğin için sevin.

Bugün şükrünü sözle değil, hisle ilet hepsine.

Hepsine ve pek tabii kendine de.

Ve pek tabii Allah’a da.

Sevin sevin sevin. VE bu sevinci hisset.

Ve ulaştığın anlayış, keşif, farkındalık ve başarıyı bize de anlat.

Paylaş.

:D

Dilerim, gelecek maratonlarda ve e-kurslarımda daha nicelerini yaşarsın.

2k


Yorum


Mutluluğa Bebek Adımlarıyla Yaklaş

Aniden, birdenbire, bir şey olsun ve mutlu olalım istiyoruz.

Aniden her şey değişsin.

Veya aniden BİR şey değişsin.

Neyse artık hayatta değişmesini istediğimiz o şey.

Oysa ki değişimler aniden olmuyor.

Aniden değiştiğini düşündüğümüz her şeye dikkatle baktığımızda, aslında o değişimin haberlerinin minik minik hep gelmiş olduğunu farkediyoruz.

Ancak minik oldukları için görmemişiz veya farkedememişiz.

Ve bu sebeple de değişim aniden oldu sanıyoruz.

**********************************

Peki madem değişimler aniden olmuyor, bu bilgiyi hayatımıza nasıl uygulayabiliriz ve mutluluğa nasıl ulaşabiliriz?

Sevgili arkadaşım,

Biz de mutluluğu aniden gelecek diye beklemeyi bırakıp, bebek adımlarıyla mutluluğa ulaşabiliriz.

Ufak demeden, önemsiz demeden, elimize yakın olan, o an ulaşabildiğimiz, herhangi bir konuya canlılık katmak, emek vermek, tüm hayatımıza anında hayat katıyor.

Bu sebeple,

Biz de hayatın her alanına, ufak demeden büyük demeden, coşkuyla yaklaşalım.

Elde edeceğimiz her bir başarı, daha büyük başarıları kendine çekecektir.

Elde edeceğimiz her bir mutluluk, daha büyük mutlulukları kendine çekecektir.

Bu sebeple, ufak-büyük demeden hayatın her alanını coşkuyla yaşayalım.

Mutluluğa bebek adımlarıyla yaklaşalım.

 

 


Yorum


1 Temmuz’da başlayan Yepyeni Taptaze Harikulade Dilekler Maratonu heyecanla, hevesle ve mutlulukla, Allah’tan armağan çeşit çeşit fakındalıklar ve keşiflerle devam ederken, makale ve pırlantaları ihmal ettiğim için, öncelikle siz çok sevgili öğrenci ve okuyucularımdan çok çok özür dilerim.

Ve kendimi affettirmek için, maratonun 15. gününde yazdığım, dileklerimizin gerçek olmaları için çok ama çok önemli bir tavsiyeyi, Çekim Yasası Pırlantası olarak buraya getirmek isterim.

Dilerim, maraton sırasındaki bu sessizliği affettirebilir. :D

********************************************

“Yepyeni Taptaze Harikulade Dilekler Maratonu”

15. gün Duvar Yazısı:

Sevgili arkadaşlarım,

Bugün dileğimizi NEDEN istediğimize, NEDEN dilediğimize bakalım.

NEDEN diliyorsunuz dileğinizi?

Lütfen burada 3-5 dakika dur ve bu soruyu cevapla.

Hatta daha da iyisi eline bir kalem ve kağıt veya defter al ve bulduğun tüm sebepleri yaz.

Sonra da pırlantayı okumaya devam et. :D

Harikulade farkındalıklara ulaşmaya da hazır ol.:D

(Lütfen burada durup, her bir dileğimi neden istiyorum? diye kendine sormayı ve hatta yazmayı unutma. Bu dediğimi yapman, bu pırlantadan elde edeceğin farkındalığı kat kat arttıracaktır. :D )

********************************************

Mesela diyelim dileğimiz bolluk.

Eğer bolluk dileğimizi dilememizin sebebi, ’sıkıntıdan bıktım’ ise…

Nasıl desem, “o bolluğu daha çok beklememiz gerekiyor, yani daha çok bekleriz,” demek bu. :D

Veya eş dileyen bir kişi…

Eğer bu dileğini dilemekteki sebebi, içten içe de olsa, ’yalnızlıktan bıktım’ veya ’ yaşım geçiyor’ vs gibi son derece olumsuz sebepler ise, yine aynı şekilde.

 

Dileğimizin SEBEBİ olarak gördüğümüz şey, eğer olumsuz bir şey ise, bu bizi dileğimize yaklaştırmıyor aksine daha da uzaklaştırıyor.

 

Evet, sevgili arkadaşlarım,

Dileğimizin SEBEBİ olarak gördüğümüz şey, ki belki bunu İÇTEN İÇE de düşünüyor olabiliriz, eğer olumsuz bir şey ise, bu bizi dileğimize yaklaştırmıyor aksine daha da uzaklaştırıyor.

Bugün ve önümüzdeki bir kaç gün dileğimizi dileme sebebimize dikkatle bakalım.

İçten içe de olsa olumsuz bir sebebe takılmış olmayalım?

Eğer takılmıştıysak, veya takılmışsak, hemen temizlik yapalım ve bundan böyle artık iyi, güzel, doğru, hayırlı, uğurlu, faydalı ve OLUMLU sebeplere odaklanalım.

Kolay gelsin.

Çok çok sevgiler.

2k

*************************************

Not:

Sevgili arkadaşım,

Yukarıda bahsettiğim bu temizliği “nasıl yapacağım” diyorsan,

1- Maratona katılıp, Funda Teyze ile beraber yapabilirsin. (Bir dahaki maraton ne zaman açılır şu an bilmiyorum ama kayıt olanlar olursa bu açılış mutlaka erkene alınacaktır. :D Açılan kapıların hakkını vermek gereği. :D )

2- Her Cumartesi gerçekleşen Funda Teyze ile Temizlik Saati, Çekim Yasası Teleseminerine katılıp, yine Funda Teyze ile beraber yapabilirsin.

3- Maratona veya Temizlik Saati teleseminerine katılmaya henüz hazır değilsen, “Funda Teyzen’den En Temel Temizlik” alıştırması, sitemin Çekim Yasası E-posta hizmetine üye arkadaşlarıma verdiğim bir hediye. Çekim Yasası Hediyesi… :D

Üye olup, o hediyeyi alarak, bu temizliği nasıl yapacağını öğrenebilirsin.

4- Ayrıca pek çok makalemde ve çekim yasası pırlanta yazısında da temizlik konusunu anlattım.

Ve aslında HER makale ve pırlantada da bir temizlik gerçekleşiyor, eğer Allah’a sığınıp, aklını kalbini dinleyerek okursan.

Kısacası, siteme,

** hem  üye olmanı ve bol bol faydalanmanı,

** hem sitemin ücretsiz hediyelerini alıp yine bol bol faydalanmanı,

** hem e-kitap, mini e-kurs gibi ürünlerimden de bol bol faydalanmanı,

** hem de inşallah, maraton, teleseminer, seminer, e-kurs gibi öğrencilerimle BİREBİR çalıştığımız ürünlerimde seni daha yakından tanıyıp, hem başarılarını, hem de anlayış, keşiflerini BİREBİR duyarak, sana da yardım edebilmeyi,

dilerim.

Funda Teyze’nin hayattaki amacı bu:

Arkadaşlarına, sevdiklerine, hayatlarının 8 parçasında, yalanlardan yanlışlardan vazgeçip, doğruları ve gerçekleri bulmak amacıyla akıllarında ve kalplerinde temizlik yapmalarına yardım etmek.

Sevgili arkadaşlarının, en başta kendilerini anlayıp sevmelerine, sonra da hayatın 8 parçasını anlayıp sevmelerine yardım etmek.

Bu gerçekleşince zaten, insan hayatın 8 parçasında fayda için iş ve değer üretmeye başlayabiliyor.

Bu gerçekleşmediği müddetçe, hayatın 8 parçasında ne değer üğretirsek üretelim, bir türlü amacına ulaşamıyor.

 


Yorum


O Yoldan Gitme Arkadaşım…

Geçen günkü e-magazinimde, Budizm ile karıştırılmış bir takım adı lazım olmayan konuların benimle alakası olmadığını söylemiştim.

3 senelik bir sessiz okuyucu, üyelikten ayrılmış, bir diğer sessiz okuyucum da sessizliğinden çıkıp, Budizm’de ne kötülük var diye sormuş, yoga yapmak, zihnini dinlendiriyormuş ve çok faydalıymış.

İşte kendisine ve bu konuyu merak eden diğer arkadaşlarıma açık bir cevap:

*******************************

Sevgili arkadaşlarım,

Yoga ve Budizm ve meditasyon, ve benzeri işlemler, farkındaysanız, insan ruhunun insan aklının çok derinlerine işleyebilen, son derece ciddi şeyler.

Eğer bunların her hangi birinde ben uygulayanlara bir kötülük, bir zarar olduğunu gördüysem, bunu söylemek benim insani görevim.

Bu sebeple ben derim ki, hem bu dünyada hem de ahirette, eğer mutluluk ve başarı köyüne ulaşmak istiyorsan,

O Yoldan Gitme Arkadaşım…

 

Peki ama ben, yoga ve Budizm ve meditasyon konusunda, uygulayanlara ne zarar geldiğini gördüm?

1 . Zarar:

Allah’tan bolluk bereket, yardım, alma kapıları neredeyse tamamen kapanıyor.

Takdir edersiniz ki Allahsız bir dinin egzersizlerini yaparak yaşayanlara Allah’ın da sımsıcak bir sevgiyle yaklaşması zor oluyor, tabii Allah’ın diledikleri hariç.

Tabii ki Budizm, çıktığı toplumlara Allah’ın bir rahmeti olabilir. O toplumlara huzur ve medeniyet getirdiği iddia edilinebilir. Fakat Kuran ile Allah’ın birebir sözlerini ve konuşmasını almış, birebir Allah’tan bir kitap almış toplumlara, Budizm ve onun egzersizlerinden medet ummak pek yakışmıyor.

2. Zarar:

Meditasyon ve benzeri işlemler yapıldığında, ruh bastırılıyor. Kişi vücudun hayvani merkezlerini öne çıkartıp, uyandırıyor, bunu yaparken de ruhunu bastırıyor.

Ruhunun günlük dertleri sıkıntıları, hayalleri, acıları vs. kişi bunlara SUS deyince, ruhunu bastırmış oluyor. Kişi içerisinde sessiz durabilen tarafını ortaya çıkarınca, uyandığını, rahatladığını, sükunet bulduğunu zannediyor fakat aslında ruhunu bastırmış ve susturmuş oluyor. Ortaya çıkan sessiz sessiz bakan bir inek benzeri bir canlıya dönüşüyor.

Budizm’de ineklerin kutsal olması da ne ilginç bir tesadüf, değil mi?

Tabii şaka gibi geliyor ama, maalesef Allah’ın koruması olmayan yollardan giden kişiler, işte böyle ineğe tapmak gibi durumlara da düşebiliyorlar, ruhlarını bastırıp, kendilerini inek benzeri bir hale de getirebiliyorlar, şeytanın oyuncağı oldukları için.

*******************************************************

Aslında daha pek çok zarar daha sayabilirim ama bunlar yetmiyor mu, sevgili arkadaşım?

Ama Budizm konusunda son bir uyarım daha olacak ki, çok önemli:

Yoga ve meditasyon ve benzeri işlemleri öğrenmek ve uygulamak için, haşır neşir olmanız gereken kitaplar ve insanlar, genellikle hayatın 8 parçasına tamamen aykırı oluyorlar.

Onlar mı Budizm’e zarar veriyor, Budizm mi onlara bunu yaptırıyor, bilmiyorum ama benim tavsiyem, o çevrelerden, o kitaplardan uzak durmanız, inanın bu geleceğiniz, mutluluğunuz açısından daha hayırlı.

********************************************************

Ve işte çekim yasasını çok iyi anlayıp, çok ustaca çalıştırmak için Allah’a sığınıp, sorumluluk alıp, temizlik yaparak ilerleyebileceğimiz ve benim YÜREKTEN tavsiye ettiğim yol:

Maraton 1 Temmuz’da başlıyor.

Daha önce hiç bir maratona katılmamış, kurslarıma katılmamış okuyucularıma verdiğim ÇOK ÇOK ÖZEL İNDİRİM için bugün son gün.

Ben derim ki, BU YOLDAN GİT, sevgili arkadaşım, Allah’a sığınan arkadaşlarla, Allah’a sığınan çekim yasası öğretmeni ile yol almakta büyük fayda var.

 

 

 

 


Yorum


Herhangi bir konuda, bir söz söylerken ya da bir adım atarken, eğer aklımız ve kalbimiz hemfikir değilse, o söz, o adım, görünüşte doğru söz veya adım gibi görünüyorsa da, maalesef hayırlı olmuyor.

Yapmış olmak için iş yapmak…

Söylemiş olmak için söz söylemek…

O söz, o iş, akla mantığa uysa da, kalbin onayını alamıyorsa…

Kalbin onayını almasına rağmen, aklın onayını alamıyorsa…

Orada, o an, yanlış bir söz veya hareket haline geliveriyor.

Bu durumda, biraz duruvermek ve aklımıza kalbimize dikkatle bakmak, ve olası pürüzleri bularak, her ikisinin de onaylayacağı şekilde İYİ, GÜZEL, DOĞRU bir çare ve çözüm bulmak en güzeli.

(Ben de bu akşamki telesemineri bugün iptal edip, o zamanı, şöyle bir aklıma ve kalbime daha dikkatli bakmak için kullanacağım.  :D )

Her söz ve her hareket, aklımız ve kalbimiz HEMFİKİRSE hayırlı hale geliyor.

 

**********************************************

Son günlerde de, eski bir maratona katılmasına ve o maraton sayesinde elde ettiği başarılar olmasına rağmen, ne maraton arkadaşlarına ne de maratonun kurucusu bendeniz Funda Öğretmen’e, ne bir paylaşım, ne bir sevinç, ne bir kutlama iletmeyen bir arkadaşın, maratona katılmak isteğini aklım ve kalbim hemfikir olamadığı için reddetmek durumunda kaldım.

Ve yine geçenlerde, benim öğrettiğim konuları, adları lazım olmayan ama Budizm’le karıştırılmış, bir şeylerle ortak tutan bir arkadaşa ‘Kusura bakma, benim onlarla bir alakam yok’ demek ve hizmetlerime bu durumda katılmasının mümkün olmadığını bildirmek durumunda kalmıştım.

Sadece bu kadarla da kalsa yine iyi, beraber pek çok başarılar elde ettiğimiz, eski bir öğrencimin, benden uzaklaşmasının 7 ay kadar öncesinde, büyük bir başarısından sonra hem bana bir pay vermemesini, hatta açtığım ‘Hayat Bir Okul’ projeme, ‘Ben Hayat Bir Okul öğretmeni olmak istemiyorum’ diye önce reddetmesini ve üstüne üstlük, BOLLUK elde ettiği zaman, o gelen bolluğu nasıl altına yatırıp, bolluk basamağının hakkını verememesini hatırlamama sebep olan, bir başka hakkı tam verilemeyen bir başarı yaşadım.

Benden uzaklaşan o arkadaşın benden uzaklaşması, hakkını veremediği o İLK kapıdan yaklaşık 7 ay sonra, İSTER İSTEMEZ gerçekleşmiş.

Bir başka deyişle, basamakların hakkı verilmedikçe, basamakları değil çıkmak, olduğumuz basamakta bile kalamıyoruz.

Mutlaka aşağı iniş gerçekleşiyor ve biz buna engel olamıyoruz. Tabii engel olmanın TEK ÇARESİ, içinde bulunduğumuz o basamağın hakkını verebilmek.

Başka bir basamağın hakkını değil, İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ, O AN YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ o basamağın hakkı…

Bolluk basamağının da hakkı BORÇ ödeyerek gerçekleşiyor.

Bu borç, maddi de olabilir manevi de.

Ama maddi kazanımlarla gerçekleşen BOLLUK basamağında hem maddi hem manevi olarak BORÇ ödemek şart.

Benim BOLLUK basamağının hakkını verirken elde ettiğim tüm başarı ve başarısızlıklar sonucu bulduğum yüzde oranlarını da merak ediyorsan, sevgili arkadaşım, şu pırlantada bulabilirsin:

Hani insan zor durumdayken, eminim istisnasız hepimizin, herkesin başına geldiği üzere, Allah’tan yardım ister ya, ‘Allah’ım ah bir bolluğa kavuşayım, söz şunu şunu yapacağım, bunu yapacağım, şuna şuna yardım edeceğim, yaşadığım bolluğu hayırlı uğurlu olacak şekilde paylaşacağım.’

Ne ilginç ki, kişi o dua ettiği bolluğu yaşar yaşamaz, tadar tatmaz, sanki o duaları eden o değilmiş gibi, hemen fikri değişiveriyor.

Sanki, ‘Alma moduna girdim, artık ben hep almaya devam edeceğim’ diye düşünüyor.

Oysa ki almanın ardından VERMEK ve PAYLAŞMAK da gelmeli.

Hepsini değil tabii ki, ama makul bir minik parçasını.

Bu paylaşım gerçekleşmeyince, ve o borç ödenmeyince, bolluk basamağının hakkı verilememiş oluyor.

***********************************************

Tabii bir öğretmen olarak, bolluk basamağını YAŞATARAK öğretmek benim için de hep çok zorlu oldu.

Öğrencilerimin yaşadıkları bolluklardan, BASAMAĞIN GEREĞİ olarak bana da bir pay vermelerini istemek hep çok zor oldu, hatta gerçekleşemedi bile.

Kibarlık edip, tüm o bollukların hatırı için yeni ürünlerimi alın, hatta arkadaşlarınıza alıp hediye edin demeyi başarabildim.

Oysa ki, işte ilk kez BOLLUK BASAMAĞI hakkında şu gerçeği size açık açık söylüyorum:

Karşılığında aldığımız bir ürün ve hizmet OLMADAN da, sırf teşekkür ve sevgi adına, PAYLAŞMAK adına, VERMEMİZ gerekiyor, eğer bolluk basamağının hakkını vermek istiyorsak.

Yani “Ben nasıl olsa şu şu hizmeti alıyorum, veya nasıl olsa şunu şunu aldım, onun için O verdiğim miktarlar, BU bolluk basamağının hakkı.” diyemiyoruz. Tekrar ediyorum, DİYEMİYORUZ.

Tüm o hizmet veya ürün almak için verdiğimiz paranın da dışında, kendine nazır, hiç bir karşılık beklemeden, maddi ve manevi bir BORÇ ödeme bilinci ile, yaşadığımız bolluğun, en az %1 (ki bu gerçekten de en az) gibi bir rakamı vermemiz gerekiyor, gönül ferahlığı ve rahatlığı ile, şükür ve teşekkür hisleriyle, eğer bolluk basamağının hakkını GERÇEKTEN vermek istiyorsak.

Tabii bu bazı kimseler için çok zor bir kapı biliyorum, ben de bir zamanlar bu kapıda çok takılıp, pek çok defalar geriye doğru düşmüştüm. Ama Allah’a çok şükür ki, HİÇ vazgeçmedim.

Ve bu zorlu basamağın da hakkını nasıl vereceğimi, hem çok iyi öğrendim hem de çok iyi vermeye başladım.

Tabii bir basamağın hakkını vermek başka, o basamağın hakkının nasıl verileceğini öğretmek başka.

Öğretmeye kalktığımda, öğrencilerimden para istemek zorunda kalmak ve bundan utanmak, sıkılmak, hatta söyleyemeyip, susup, bazen 1-2 bazen 5-6 bazen de 7-8 ay sonra o öğrencimin çekim yasası gereği bolluk basamağının hakkını veremediği için, kendine çektiği olaylar sonucunda ister istemez uzaklaşmasını görmek, tüm bunlar işte maalesef çekim yasası öğretmenliğinin zorlu tarafları.

Ama Allah’a sığınıp, ANLATMAYA ve ÖĞRETMEYE niyet ederek, karar vererek, ve şu an yazdığım yazıyı yazmak, Allah’a çok şükür, gayet kolay. :D

Şükürler olsu Allah’a.

Dilerim, Allah’ın dilediği kimseler ve Allah’tan dileyenler ve dilemiş olanlar, bu pırlantada anlattığım konuyu çok iyi öğrenirler.

Dilerim bu dersi geç olmadan anlarlar ve BOL BOL kullanırlar.

****************************************

Bu arada benim en ileri seviyedeki kursum olan PARA BOLLUK BEREKET adlı kursuma YENİ bir katılım şartı getirmeye karar verdim.

Bu elzem ve önemli bolluk basamağı dersinin, daha en baştan anlaşılmasını ve öğrenilmesini sağlayacak bir şart.

Bugünden itibaren, o kurstaki öğrencilerimin, elde edecekleri bollukları akılları ve kalpleri hemfikir olacak şekilde ve kurs ödemesinin de dışında olacak şekilde,

** en az %5-10 benimle de paylaşmalarını,

** her ay en az 1-5 Kuran tercümesini uygun görüp seçtikleri kimselere hediye etmelerini,

** uygun gördükleri, ihtiyacı olan, kayıt şartları ile uyumlu, en az 1-2 kişiye maratonu hediye etmelerini,

kayıt olma şartı yapıyorum.

Bu sayede, sevgili öğrencilerimin de elde edecekleri BOLLUKLARIN bir seferlik olmadan, Allah’ın izni ve yardımıyla, çekim yasasının gücünü kullanarak, sürekli artarak, devam etmesini sağlamış olacağız.

Sadece zorluk zamanlarında ve SÖZDE paylaşma ifadeleri ile değil, GERÇEKTEN bolluk yaşadığında mutlulukla paylaşacak ve sevinçle borç ödeyecek arkadaşlar diliyorum Allah’tan.

Hep beraber yepyeni bolluklara ulaşmak dileği ile.

Maraton’da da, bu harikulade BOLLUK basamağına, çıkma ve ulaşma yolunda beraber çalışacak, beraber temizlik yapacak, bolluğa ulaştıktan sonra da sevgiyle iletişime ve paylaşmaya devam edecek arkadaşlarla çalışmak dileği ile.

Maşallah, Funda Teyze, öğrencilerinin hayatında ister zaman, ister para, ister temizlik, ister sorumluluk alma olsun, ister sevgi, saygı, güven, huzur ve başarı konularında olsun, BOLLUK yaratmakta çok usta. :D

(Maşallah, Türkçesi ile, Allah dilemiş de olmuş, demek. Şükürler olsun Allah’a tüm öğrettikleri için, lütfettiği tüm bolluklar için. Hayatımızın 8 parçasıyla BOL BOL paylaşamı da nasip et Allah’ım. Allah dilediğine/dileyene öğretiyor, yol gösteriyor. Sen de bolluk basamağının bu önemli dersini çok iyi öğren, sevgili arkadaşım. Allah’tan sana nice nice bolluklar diliyorum.)


Yorum


 

Sevgili arkadaşım,

Yana yakıla aradığın, yana yakıla beklediğin her şey…

Bu ister hayat arkadaşın olsun, ister para, ister parlak bir gelecek, ister harikulade bir hayat, isterse ne olursa olsun.

Aradığın, beklediğin aslında sensin.

Senin kendini bilmen.

Senin kendini tanıman.

Senin kendini anlaman.

Senin kendini sevmen.

Senin kendindeki güzellikleri, değeri anlamaya başlaman.

Ve bu değeri ve güzellikleri, hayatının 8 parçasına yayman, ulaştırman.

Sen kendini bulup, kendini hayata geçirince ve YAŞAMAYA başlayınca, hayatta aradığın her şeye kavuştuğunu da göreceksin.

Çünkü Allah aradığın her şeyi SANA vermiş.

Çare sende mevcut.

**************************

Gelecek ayın 1′inde senin kendini bulman ve beklediğin tüm o güzelliklere kavuşman için, harikulade bir fırsat ve bir ilk adım başlıyor.

Yepyeni Taptaze Harikulade bir maraton ile, KENDİMİZİ BULMAK, TANIMAK ve SEVMEK için sorumluluk alacağız ve temizlik yapacağız.

Sorumluluk alınmadan, temizlik yapılmadan, kendimizi asla hakkını vererek,

** bilemiyoruz.

** tanıyamıyoruz.

** anlayamıyoruz.

** sevemiyoruz.

Bu sebeple, seni hep beraber sorumluluk almaya, temizlik yapmaya, kendimizi bilmek, tanımak, anlamak ve sevmek için, kendine bir FIRSAT vermeye davet ediyorum.

Hazır bugün 21 Haziran iken, yani dünyanın bizim de içinde olduğumuz kuzey yarımküresinin, GÜNEŞE YÜZÜNÜ TAM olarak döndüğü,  EN UZUN GÜNÜ yaşadığı, güneşin o sımsıcak ışıklarını hissettiği bu günde, ben derim ki, gel bu maratona katıl ve bu en uzun günü değil saatlerle, günler, aylar, yıllar sürecek bir AYDINLANMAYA çevir.

Yaz gündönümü dediğimiz bu YILIN EN UZUN GÜNÜ kutlu olsun, hepimize.

Bugün aslında dünya, yörüngesinde kışa nazaran GÜNEŞTEN UZAK bir noktada olmasına rağmen, yine de SIRF yüzünü güneşe döndüğü için yaz yaşıyoruz, sevgili arkadaşlarım.

Bu gerçekten bir mucize.

Biliyor musunuz aslında kışın, dünya güneşe yazın olduğundan daha yakın.

Ama kışın, dünya yüzünü güneşten öteye çevirdiği için (yani dünyanın eğimi güneşten ters tarafa dönük olduğu için) kilometre olarak güneşe en yakın olmasına rağmen kış yaşanıyor.

Ama yeter ki yüzümüzü o tarafa dönelim, mesafe EN UZAK olduğunda bile, (ki bugünkü gibi) hem yaz yaşıyoruz hem de, EN UZUN AYDINLIK GÜN.

İşte Allah’ın harikulade bir mucizesi bize çekim yasasını ne kadar güzel öğretiyor.

:D

NOT: Öğretmenlerim affetsin, ben çocukken dünya güneşe yakın olduğunda yaz, uzak olduğunda kış olur diye YANLIŞ BİR BİLGİ edinmişim. :D

Şükürler olsun, yanlış bilgiyle ömür geçirmediğim için. Allah’ın yardımıyla HER KONUDA doğru bilgiye eninde sonunda ulaşabildiğim için.

İşte dünyanın nasıl yüzünü güneşe döndüğü zaman en uzak mesafede YAZ yaşadığının, en yakın mesafede KIŞ yaşadığının wikipedia’dan aldığım resimde Funda Teyze’nin anlatımı ile gösterilmesi:

(Resim aslında büyük olduğu için buraya ufak olarak getiriyorum ama resme tıklayarak daha büyük görebilir ve uzun uzun inceleyebilirsin. :D )

Dilerim yeni nesil çocuklar gençler hem mevsimler hakkında, hem de hayat, hayatın 8 parçası ve çekim yasası hakkında doğru bilgilere erken zamanda ulaşırlar.

Bu değerli ve önemli ulaştırma görevi en başta annelere ve babalara ait.

Dilerim bu görevi kabul ederler.

Dilerim ben de Funda Teyze olarak bu görevi kolaylaştırmakta annelere yardım edebilirim.

 


Yorum


Geçen günkü pırlantımızda “Enerjimizi Azaltan İnsanlar” konusundan bahsetmiş ve enerjimizin azalmasının gerçek sebeplerini öğrenmiştik.

Bugün de enerjimizi arttıran insanlar konusuna bakalım mı?

Tabii o pırlantada anlattığım, enerjimizin azalmasının da artmasının da, SORUMLULUĞUNU bizim üzerimize almamız gerektiğini unutmayalım.

Enerjisinin artmasından da azalmasından da kişi KENDİ sorumlu.


Ve işin ilginç yanı şu ki, bu sorumluluk alınmadığında, olmadık insanlar kişinin enerjisini azaltabildiği gibi, yine sorumluluk alınmadığında olmadık insanlar da kişinin enerjisini arttırabiliyor.

Tabii bu hayırlı bir artış olmuyor maalesef.

Çünkü sorumluluk almadığında kişi, enerjisini arttırmak için, aklını ve kalbini uyuşturan, dizi filmler, romanlar, hatta şarkıcı, türkücü, sanatçı, politikacı, hatta prenses, vs kişilerin hayatlarında, ya da oynadıkları filmlerin rollerinde enerjisini arttırmaya çalışıyor.

Hatta kısa süreli de olsa arttığını bile hissedebiliyor.

Ancak maalesef bu artışlar, hiç ama hiç hayırlı olmuyor.

Çünkü bunlar kişinin kendi hayatını daha da sevmesine değil, aksine kendi hayatından daha da soğumasına sebep oluyorlar.

Başkalarının hayalleri, başkalarının hayat değerleri, hatta başkalarının hayatın 8 parçasına verdiği zarar, aynen SEYİRCİ olan o kişinin de aklına ve kalbine, aynen olduğu gibi yapışıyor.

Kişi bunlardan enerji almaya alıştıkça, bir çeşit bağımlılık haline gelip, daha da daha da almak istiyor.

Ben buna “emme” diyorum.

Pek çok insan, dizileri, şarkıları, insanları emerek seyrediyor, dinliyor.

Oradaki ikinci el, sahte enerjilerden hayat bulmaya çalışıyor.

Hatta bunu sadece filmlerde, dizilerde, magazin haberlerinde değil, peygamberlerde  bile yapabiliyorlar.

Mevlana’ya, Şems’e, çeşit çeşit gelmiş geçmiş politikacıya, hatta Atatürk’e bile bu EMME hisleriyle yapışan insanlar çok.

Sevgili arkadaşım,

Bu emme konusunda iyice, aklı ve kalbi körelmiş kimselerde görüyoruz ki, kişi kendi hayatında, akrabalarına da bu emme hissiyle yıllarca yapışıp, hem kendisinin hem de o kişinin enerjisini arttırıyor sanırken, açıkça YOK edebiliyor.

Emmek o kadar negatif bir kavram ki, hem yapana hem de yapılana zararı oluyor.

Nazar gibi bir şey.

“Kuzenim Ahmet aynı Ayhan Işık’a benzerdi. Bir gün bir kavgayı ayırmaya kalktı ve arada kaldı öldü.”

“Nermin Teyzem, dünya güzeli idi, evlenemedi yıllarca, bir türlü bahtı açılmadı. Sonunda yapayalnız öldü.”

Kişi, kendi hayatındaki kişileri dahi emerek, onları negatif duygularla, acıklı bir TV dizisine dönüştürüyor.

Kendi olumsuzluğu ile, ve olumsuzlukları seyretmeye olan merakıyla, o emdiği kişilerin hayatına da ister istemez olumsuz bir şekilde dokunmuş oluyor.

*************************************

 

Uzun lafın kısası, sevgili arkadaşım:

1- Hayatlarını marifetmiş gibi ortalığa döküp, magazin haberi yapanları da, politikacıları da, TV ve romanlardaki sahte hayatları da, kendi yakınlarımızda, güzel veya yakışıklı olduğunu düşündüğümüz kimseleri de emmeyi bırakalım.

2- Enerjimizi gerçekten arttıran insanlarla arkadaş olmaya, birlikte olmaya özen gösterelim.

Enerjimizi GERÇEKTEN arttıran insanlar kimler?

* Bizi içtenlikle dinleyen,

* Bizi anlamak için dinleyen,

* Bize temizlenmemiz için yardım eden,

* Bizi hayatımızın 8 parçasına fayda ve iyilik açısından coşturarak, kalbimizdeki GERÇEK enerjiyi uyandıran,

kimseler.

Diyebilirsin ki, kim onlar, neredeler?

Sevgili arkadaşım,

İşte, şu an yazısını okumakta olduğun ve Allah’ın yardımıyla sana bu harikulade bilgiyi ve daha nicelerini, cömertçe ve serbestçe ve açık bir şekilde VEREN, hediye eden Funda Teyze, bir.

Onun maraton ve kurslarında çalışıp, Allah’a sığınıp, temizlik yapan öğrenci ve arkadaşları, iki.

Sen de artık enerjini GERÇEKTEN arttıran insanlara yaklaş.

Sen de artık, kalbindeki gerçek SENİ, ve gerçek enerjini uyandır.

Ve bu enerjiyi uyandırmakta sana yardımcı olacak ve sana hayat katacak insanlara yaklaş.

Maraton, 1 Temmuz’da başlıyor.

Bu yaza, maraton dediğimiz bu temizlik yapmak ve enerjimizi arttırmak çalışması ile başlayalım.

Ve hep beraber hayatımızın en güzel yazını yaşayalım. :D

Detaylı Bilgi için:

http://yepyenitaptazeharikulade.com/


Yorum


Nefs hep almak istiyor.

Üstelik de almak için çok ciddi ve çok gerçek sebepleri var.

Hayatta kalmamız için gerekli ve şart tüm bu sebepler.

Yemek yemek, barınmak, giyinmek, uyumak, evlenmek…

Bu ve benzeri istekler, nefs ile savaşılmadan, evet, nefsimizin huyuna suyuna da biraz giderek ama, işi mutlaka ve mutlaka bilinçli olarak, sıkı tuttuğumuzda hayırlı bir şekilde yönlendirilebiliyor.

Bir başka deyişle bilmemiz lazım ki,

Nefs ezilmemeli, ama ona da ezinilmemeli.

Nefs ancak denge kavramı ile hakim olunulduğunda  mutluluk getiren bir olgumuz.

Almak ve vermek de, nefsimizin çok etkilemek istediği bir konu maalesef.

Nefs hep almak istiyor.

 

 

Asla vermek istemiyor.

 

Evet sevgili arkadaşım,

Nefs hep almak istiyor.

Asla vermek istemiyor.

Verecekse de, vermesi gerektiğini biliyorsa da, ÇOK AZ vermek istiyor.

********************************************

Allah’tan istediğimiz, yana yakıla dua ettiğimiz zamanların ertesinde bile…

Duamız kabul olduktan sonra bile…

Mucizeleri yaşadıktan ve bolluk basamağına çıktıktan sonra bile…

Sanki o bolluğu veren, sağlayan, Allah’a ettiğimiz dualar ve hatta bizim için dua edenlerin duaları değilmiş gibi, eller sıkılıveriyor.

İnsanın alırken coşan sevgi dolu kalbi, ALDIĞINDAN paylaşmaya gelince, aniden buza dönüp, kuşkuya ve sadece kendi çıkarını düşünme noktasına geliveriyor.

‘Aman paylaşırsam, bendeki azalır.’

‘Aman paylaşırsam bana gelen biter.’

‘Aman paylaşırsam bana kalmaz.’

Sevgili arkadaşım,

Nefsin almak vermek konusundaki fikri şu:

‘Paylaşmam gerekecekse hiç almayayım daha iyi.’

‘Paylaşmam gerekecekse,  fakir kalayım daha iyi.’

‘Bana gelenden vereceksem, hiç gelmesin daha iyi.’

İşte bu sebeple bolluk basamağı hayattaki en zorlu basamak. Çünkü nefsimiz çok kuvvetli bir şekilde bastırıyor, sevgili arkadaşlarım.

İşte bu noktada nefsimizin terbiye edilmesi gerekiyor.

Yoksa içimizde bu fikri, bu duyguları gizli gizli taşıyıp, hatta besleyerek, Allah’ın veya çekim yasasının veya insanların, veya kendi kalbimizin desteğini alarak sabit bir bolluğa kavuşmamız mümkün değil.

**********************************************

Benim de şahsen, elime geçen tüm paralardan, yüzde kaçını öğretmenlerime, bana yol gösterenlere ve bu kazanımlarıma yardımcı olan kimselere vermem gerektiğini düşündüğüm, deneye deneye, yaşaya yaşaya test ettiğim çok oldu.

Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki,

HİÇ vermediğim zaman, elime geçenin de hayrını maalesef HİÇ göremedim.

İşte haydan gelen huya gider sözünün çıkış sebebi bu bence.

Hayy, Allah’ın güzel isimlerinden biri. Sürekli diri, hayatın kaynağı, kendisi için ölüm söz konusu edilemeyen demek.

Hu, O demek, yani Allah demek.

Yani eğer, elimize geçenden, Allah’a, Allah yolunda bize yardım edenlere bir pay vermiyorsak, o gelen şeyin elimizde hiç olup gitmesi KESİN oluyor demek.

(Burada çok hassas bir nokta da şu ki, Allah yolunda bize yardım edenler derken kastım, BİZİM AKLIMIZI VE KALBİMİZİ temizleyen, bizi iyiye, güzele, doğruya yaklaştıran, bizi kötü, çirkin, yanlış şeylerden koruyan veya onlardan bizi severek vazgeçirttirenler.)

********************************************

Sevgili arkadaşlarım,

AZ verdiğimizde de aynı şekilde.

Yani ha az ha hiç, pek o kadar farkı yok.

Sanırım burada önemli olan, aklın ve kalbin, dolayısıyla da elin KISILMASI olayı.

Yani aklın ve kalbin kısılması olayı.

Cimrilik ve nankörlük, Allah yolunda olan insanlara hem yakışmıyor, hem de zaten kişi o yolda olamıyor, o yolda kalamıyor.

Mutlaka uzaklaşmasını sağlayacak bir olay patlak veriveriyor aniden.

Çekim yasasını Allah’tan uzakta çalıştırmaya çalışanların da derdi işte bu.

Elde ettikleri kazanımlar maalesef geçici oluyor.

Hatta Allah’a sığınıp isteyenler arasında, en ufak bir başarısında, Allah’tan ve ilerlediği o yoldan uzaklaşıverenlerin de derdi bu.

Allah yardımcıları olsun.

Hani geçenlerdeki bir makalemde hayırsız şeylere GÖREV gibi para verenlerden bahsetmiştim ya.

Sevgili arkadaşlarım,

BİZİM HAYIRLI ŞEYLERE GÖREV GİBİ PARA VERMEMİZ GEREKİYOR.

Ancak bu şekilde, para geliyor. Biz veriyoruz, paylaşıyoruz, ve bize daha çok geliyor.

Veriliyor ve tekrar geliyor.

Verilmezse maalesef nefes tutulmuş gibi, akış bozuluveriyor.

AL VER, AL VER, AL VER, nefes alır gibi alıp ardından da verdikçe, yeni ve tertemiz paraların da gelmesi sağlanıyor.

İşte para derdi olan arkadaşlarımın bilmesi gereken en önemli şey bu.

Bu konu, hayattaki en büyük kapılardan.

Bu kapının hakkını verenin sırtı yere gelmiyor.

Sanırım dinimizde zekat ve sadaka diye bir şeyin olmasının sebebi bu.

Tabii zekat ve sadakayı kime verdiğimizin kararı çok hassas ve önemli.

VE İŞTE BENİM TECRÜBE SONUCU BULDUĞUM PAYLAŞMA RAKAMLARI:

Eğer fazla fazla devamının gelmesini istiyorsam, en az %10‘unu paylaşıyorum. Eğer gerçekten hayatta sabit bir şekilde basamak atlamak istiyorsam, %20, 30, 50 hatta %100′e kadar çıktığım da oldu.

Eğer bolluk ve bereketin aynen devam etmesini istiyorsam, en az %5 paylaşıyorum.

Eğer gelen o bolluğun hayrını görmek istiyorsam, en az %1 paylaşıyorum.

Ama o bolluğun hayrını da görmek, devamının da gelmesini istemiyorsak, elimizi kısalım sevgili arkadaşlarım.

*****************************************************

Bu konu bir hayat gerçeği.

Hani çocukken okuduğumuz Altın Yumurtlayan Kaz masalı vardı.

O masalı okurken çok şaşırmıştım. :D

‘O kazın yumurtalarını her gün almak ve zaman içerisinde KÜFE KÜFE altın biriktirmek dururken, aptal olmak lazım, o masalda anlatılan şeyi yapabilmek için.’ diye düşünmüştüm.

Meğerse, o masalda anlatılan şey, aptallık akıllılık konusu değilmiş.

O masalda insanoğlunun bazen nasıl aç gözlü, sabırsız, cimri ve nankör olabildiğinin hikayesi varmış.

Şahsen hem kendim hem de pek çok tanıdığımın eline altın yumurtlayan kaz geçti ve iyisiyle kötüsüyle bir takım yaklaşımlar sergiledik. :D :D :D

Allah’a sığınıp para ve bolluk konularında temizlik yapmak da, yine altın yumurtlayan bir kaz.

Kimi arkadaşım, aldığı bir yumurtayla benden de uzaklaşıp gidiverdiler.

Yolları açık olsun.

Bir çok arkadaşım da, Allah’ın yardımı ile, bol bol temizlik yaparak ve paylaşarak, inşallah altın yumurtalarını toplamaya devam edecekler.

Allah herkese temizlik yapmayı nasip etsin.

1 Temmuz’da açılacak maratonda da bol bol temizlik yapmayı diliyorum.

Beraber yapalım mı?

Para konusunda da, nefsimizi terbiye ederken, yenilmemek hatta onunla savaşmamak için, huzur ve mutlulukla terbiye etmek için güçlü arkadaşlar gerekiyor.

:D :D :D

 

2 Yorum

  • Alev says:

    Bu güzel pırlanta için çok çok teşekkürler Funda öğretmenim. Ben de defalarca yaşayarak gördüm ki ne zaman maratona katılsam, ne zaman sevgiyle bir karşılık versem, ne zaman hediye etmek için bir Kuran alsam, ne zaman bir kursunuza bir ürün ve hizmetinize başlasam, onun için ödediğim miktarın bazen iki üç katı bazen on katı bolluk hep geliyor. Yani ben bu yukarda bahsettiğiniz durumu bizzat yaşayıp gördüm. Siz bana o kadar güzel anlattınız, öğrettiniz ki bu konuyu. Çok çok teşekkür ederim. Ve bolluk bereket isteyen arkadaşlara da maratonu tavsiye ederim :)

    • Funda Teyzen says:

      Bolluk basamağının hakkını vermek için gösterdiğin bu özen için çok çok tebrik ederim Alev arkadaşım ve Allah’tan sana daha NİCE NİCE bolluklar dilerim.

      Ben de dahil, hepimize kolay gelsin diyorum, bence bu oldukça zorlu basamak. :D

      Çok çok sevgiler.


Yorum


Hayata olan sevgimizi, enerjimizi artıran şeyler de var, azaltan şeyler de var.

En başta insanlar…

Sürekli şikayet eden, hayata olumsuz bakmakta ısrarlı ve mutsuz bir abla…

Her buluştuğunda sürekli konuşup dertlerinden bahseden ama en ufak bir tavsiyeyi bile dinlemeye niyeti olmayan bir arkadaş…

Seni dikkatle dinleyen ama gidip başkalarına anlatacak bir şey arayan, sürekli ayağını kaydırmaya ve seni beceriksiz göstermeye çalışan iş arkadaşları…

Ve daha neler neler…

********************

Hayat sevgimiz, enerjimiz, ister istemez azalıyor.

Özellikle bu kimselerin bizi etkilemelerine izin verirsek, onlara kapılıp gidersek, azalıyor.

Onların bizi etkilemelerine neden izin veriyoruz?

** Belki iletişime girmek istiyoruz, ve bu insanlardan sevgi almak, sevgi vermek istiyoruz. Ama maalesef o insanların sevgi verebilecek veya alabilecek bir durumda olmadıklarını farkedemiyoruz, anlayamıyoruz.

** Belki de alışkanlık olarak insanları sevdiğimiz için kalbimizi çabucak açıveriyoruz. Ama herkes, bu yakınlığa layık daha doğrusu HAZIR olmayabiliyor/olamayabiliyor, ve incitiliyoruz.

** Belki sadece zararsız bir sohbet etmek istiyoruz. Fakat onlar kendilerine verdiğimiz bu “zararsız sohbet etme” sorumluluğunu dahi kaldıramayacak bir durumdalar ve oklarını fırlatıveriyorlar. Uygunsuz bir iki laf ediveriyorlar.

** Belki de sevgiyi aramamamız gereken kişilerde arıyoruz ve onlar vermeyince de, bozuluyoruz.

Evet, bunların hepsi haklı ve doğru sebepler.


Ama etkilenmemizin GERÇEK sebebi, ASIL sebebi bunlar değil, sevgili arkadaşım.

Etkilenmemizin, onlara kapılıp gitmemizin, hayat sevgimizin ve enerjimizin azalmasının ASIL sebebi, şunlar:

1- Düşünce ve duygularımız için, söz ve hareketlerimiz için TAM sorumluluk almamamız.

Biz Allah’a sığınınca, ve hayatımız için SORUMLULUK alınca, düşünce ve duygularımıza da sahip çıkıyoruz ve kapılıp gitmiyoruz tüm bu olumsuzluklara.

2- Hayatımızdaki iletişim, sevgi, saygı, güven açlığını o kadar büyütmüşüz ki, olmayacak, veremeyecek insanlardan dahi bunları almaya çalışıyoruz. Oysa ki hasta bir insanın hasta olduğunu bildiğimizde, ondan iş beklemek biraz garip olur değil mi? O zaman sevgi vermek konusunda problemi olan ve bunu bize yüzlerce kez ispatlamış kimselerden sevgi ve düzgün iletişim beklemek ne kadar doğru olur ki?

Önce BİRİNCİ sebebi halledince, durum düzelebiliyor, Allah’ın yardımıyla.

Sonra İKİNCİ sebebi de halledip, hayatımıza yerleştirince, işte o zaman, kimse hayat sevgimizi, enerjimizi aşağıya çekemiyor.

Ve pek tabii ki, enerjimizi azaltan insanlara değil, arttıran insanlara daha çok zaman ayırmak en kesin çare.

Enerjimizi arttıran insanlarla her gün nasıl konuşabiliriz, o kimseleri nasıl bulabiliriz?

İşte size sizi dinleyecek, sizi anlayacak, sizi coşturacak, sevgi, saygı, güven içerisinde İLETİŞİM kurabileceğiniz arkadaşlarla tanışma ve konuşma fırsatı:

YEPYENİ TAPTAZE HARİKULADE maraton arkadaşlarımız ve pek tabii ki, bugün de anlayış ve keşiflerle okuyup, huzur bulduğunuzu düşündüğüm bu yazının yazarı, Funda Teyze…

1 Temmuz’da harikulade bir maraton daha başlıyor, Allah’ın izniyle…

Akıldaş, kalpdaş, yazılarımı anlayış ve keşiflerle okuyan TÜM arkadaşlarımı mutlaka beklerim.

 

 

 

 


Yorum


Pages (13): 1 2 3 4 » ... Last »